Belki adını duymuş olabileceğiniz bir genç, ünlü bir müzisyen olma rüyasını daha fazla ertelemek istemediğine karar vererek okulu bırakmıştı. Ama bu rüyası o kadar da çabuk gerçekleşmedi.
22 yaşına geldiğinde yanlış bir karar verdiğinden korkmaya başlamıştı. Belki de onun müziğini hiçbir zaman, hiç kimse sevmeyecekti. Barlarda piyano çalıyordu ve cebinde meteliği yoktu. Evsiz kaldığından dolayı da çamaşırhanelerde sabahlıyordu.
Büsbütün parçalanmasını önleyen tek şey, romantik ilişkisiydi. Ama o sırada, sevgilisi de onu bırakmaya karar verdi. Sevgilisinin gidişi onu uçurama iten son etken oldu. Bir daha onun gibi bir insan bulamayacağını düşünüyordu. Bunun tek bir anlamı vardı; hayatı artık bitmişti. Yaşanan bu olaylardan sonra intihar etmeyi bile düşündüğünü söylüyor.
Ancak o psikolojik destek almayı tercih etti. Bu süreç içerisinde esas sorunların ne olduğu konusunda bazı düşünceler elde etti. Sorun, başına gelen şeyler de değildi, sorun onlara nasıl tepki verdiğindeydi. Daha sonra şöyle söyleyecekti, “Ne olursa olsun, ben artık hiçbir şey için kendime acıma yolunu seçmem.”
Adanmışlığını diriltip rüyasını yeniden kovalamaya başladı ve sonunda istediğine ulaştı. Bu hikayenin kahramanı ünlü müzisyen Billy Joel’dir.
Milyonlarca hayranı bulunan bu müzisyenin, bir zamanlar müziğinin kalitesinden kuşku duyduğuna inanabiliyor musunuz?
Unutulmaması gereken nokta, imkansız gibi görünen şeylerin, inanç ve çalışma sayesinde gerçeğe dönüşebilmesidir.