in ,

Ufuk Beydemir Röportaj

Öncelikle biraz kendinizden bahseder misiniz? İş hayatında ve özel yaşantısında Ufuk Beydemir nasıl birisidir?

Obsesif birisidir. Özellikle iş konusunda. Çalışması zor birisi gibi durabilirim belki ama kullanım kılavuzum çözüldükten sonra inanılmaz rahat birisiyim.


Kaç yaşınızdan beri müzikle uğraşıyorsunuz, müziğin hayatınızda ki yerini nasıl tanımlarsınız?

16 – 17 yaşlarından beri bir şekilde müzikle içli dışlıyım. Hayat ve ben arasında bağ kuruyor müzik. Yoksa hayata pek yanaşacağım yok.


Bir kutlamada sahneye çıkıp tek bir şarkı söyledikten sonra dinleyicilerin size olan olumlu tepkisi ile grup kurup, müzik yapmaya karar vermişiniz. O gün orada ne hissettiniz, bir grup kurma kararını nasıl aldınız?

Sahnedeyken hissettiğim tek şey heyecandan titreyen dizlerim ve ellerimdi. Arkasından gelen alkışlar ve tebrikler beni bu karara götüren şeydi.


Günümüzde de görüyoruz ki; birçok büyük, ünlü gruplar bile birliktelik sağlamakta zorlanıyor ve sonrasında dağılıyor. Birkaç grubun içinde bulunan bir kişi olarak, sizin için grupla birlikte çalmanın ve grup olmanın avantajları, dezavantajları nelerdir?

Dezavantajları sürekli bir konuyla ilgili aynı fikirde olunmak zorunda olunmasıdır. Herkesin memnun olabileceği yöntemler geliştirmek için efor harcamanız ve asla herkesi memnun edemeyişinizdir. Disiplin sağlamak da grup üyelerine göre zaman zaman çok zor olabilir. Avantajlarına gelirsek, beraber müzik yapmak, herkesin duvarın yükselmesi için tuğla eklemesi vs diyebiliriz. Ama ben bu konuda şanslıyım çünkü solo proje de olsak şarkıları aranje ettiğimiz, kayıtlarda çalan ve bugün konsere çıktığımız kişiler aynı kişiler. Keyfimiz de gayet yerinde ve ekibin tüm solo kariyerim boyunca değişmemesi taraftarıyız. Bu kadar bahsettik isimlerini de verelim o halde; bas gitarda Cihan Reşit Köse, davulda Canberk Cebecioğlu, klavye ve back vokallerde Cevdet Berkay Yavuz ve gitarda Ergin Kandemir.
   


Güzel Sanatlar Fakültesi Plastik Sanatlar Bölümünde eğitim almışsınız bunun yanı sıra Beden Eğitimi Spor Yüksekokulu Fakültesi’nde Antrenörlük Eğitimi almışsınız. Neden eğitim aldığınız konular üzerine değil de müzik ile uğraşmayı seçtiniz?

Aslında ben BESYO’dan sonra antrenörlük yapıyordum fakat Sofar İstanbul’daki ‘’Ay Tenli Kadın’’ performansından sonra müthiş bir ilgi görünce yıllardır beklediğim şeyin gerçekleştiği hissine kapıldım ve müzik yapmaya karar verdim. Antrenörlük her zaman beni bekleyebilir ama müzik nankördür biraz.


Gitar ile tanışmanız nasıl oldu, neden gitar çalmalıyım dediniz? Sizce bir solistin enstrüman çalması o soliste ne gibi artılar sağlıyor?

Müzik yapmak isteyişimin nedeni kendimi ifade etmek olduğunu farkettim bunun için de beste yapmalıydım. Beste yapmak için de gitar çalmaya başladım. Kendini en doğru şekilde ifade etmek istiyorsa bir solist bu yüzden enstrüman çalması gerekir diye düşünüyorum.


2009 yılında daha 17 yaşınızdayken “Ay Tenli Kadın” ı yazdınız ve bir nevi sizin çıkış parçanız oldu. Eğer bu parça dinleyiciler tarafından sevilmeseydi yine de söz yazmaya ve şarkı söylemeye devam eder miydiniz? 

Devam ederdim, ediyordum zaten. Bu vazgeçemeyeceğiniz, kaçamayacağınız bir şey.


Dinleyicilerinizin en çok sevdiği besteniz olan Ay Tenli Kadın’ın bir hikayesi dinleyebilir miyiz?

Platonik bir durumdu baktığınızda. Ay tenli kadına değil de hayal gücüme aşıktım.


Sofar İstanbul sahnesinde çıktıktan sonra birçok kişi sizi tanıma fırsatı buldu. Bu hikayeyi bize biraz anlatabilir misiniz?

O zamanlar bir grubum vardı onlarla performans yapmak için Sofar ile iletişime geçmiştik. Sahneye çıkmamız 1 sene sonrasına kaldı ve o zamana kadar grup dağılmıştı. Ben de hızlıca bir ekip toparlayıp kendi ismimle çıkmaya karar verdim.


İlham aldığınız veya idol olarak gördüğünüz sanatçılar var mı?
 
Sayısız. Frank Black bana çokça ilham verir, Layne Staley, Syd Barrett, Jim Morrison vs..


Sahnede yaşadığınız en mutlu ve en zor anı bizimle paylaşır mısınız?
 
Seyirciler şarkılarıma eşlik ettiği anlar benim için en mutlu anlar. Yaptığınız işin anlam bulduğu nokta orası çünkü. En zor anlar ise dikkat dağınıklığım olduğu için bazen şarkıların sözlerini unutabiliyorum, çok saçma oluyor.


Sizi çok etkileyen ve hayatınızı buna göre şekillendirdiğiniz bir söz var mı?
 
Lemmy Kilmister’ın “Pişman olmak için hayat çok kısa.” demesi beni epey etkilemiştir.


Son olarak röportajımızı eğlenceli ve hayali bir soruyla bitirmek istiyoruz. Dünya üzerinde   şu anda hayatta olan ve olmayan bir müzisyenle, ortak bir konser verme şansınız olsa bu kişi kim olurdu?

Jim Morrison. En iyi arkadaşım o dur.

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Deniz Akgül Röportaj

Hakan Kibar Röportaj