Benim babam sayesinde yeşil pasaportum var, vize derdim yok yani. Ohal durumunda sana kefil olacak kişiden imza kağıdı gerekiyor yurt dışına çıkabilmek için, o yüzden Ohal’in bitmesini beklemek mecburiyetindeyim. Bittiği anda çıkıyorum yola, parasız bir şekilde. Otostopla dünyayı gezeceğim, aç kalacağım, soğuk gecelerde dışarıda kalacağım büyük ihtimalle. Herkes bir şekilde hayatını sürdürür ama, ekmeğini,suyunu bulur.
Bunları birine söylediğimde alay konusu oluyorum, kendi hayatları en mükemmeliymiş gibi, ben de çareyi yazmakta buldum. Bunu söylediğimde alay etmeyen birkaç kişi var ancak, onlar da önce okulu bitirmem gerektiğini söylüyorlar. Üniversiteyi okumayı düşünmüyorum, gençlik yıllarımın ders çalışmakla geçtiğini düşündükçe kahroluyorum. Ayrıca okulu bitirdikten sonra çıkarsam yola, her şey için çok geç kalmış olabilirim. Dünyanın durumu ortada.
Şimdilik okumayı düşünmüyorum, hatta geri gelmeyi de; ancak olur da geri dönüp okumak istersem diye kaydımı donduracağım, mühendisliği değil tabi, zira gelirsem daha yaşlı durumda olacağım, o yaştan sonra mühendislik okusam hiçbir işime yaramaz, tıptaki kaydımı.
Uygarlıkmış, nedir uygarlık? Birileri açlıktan, susuzluktan ölürken, diğerlerinin saraylarda kalması mı? Özgürlük isteyenlere işkenceler yapılması, dövülerek öldürülmesi mi? Birilerinin parası var diye tedavi olup, diğerlerinin olamaması mı? Ben bu uygarlıkta, bu “modern” sistemde kendime bir yer edinmeyi, bu sistemin “kurbanı” olmayı reddediyorum. İnsanlığa dair hiçbir umudum kalmadı açıkçası. İlginçtir, insanlığa hiçbir şey katmadığımı fark ettim şu anda. Hayır, bu katmayan kişi ben değilim aslında, bu sistemin yarattığı kişi. İçimde birazcık insan kalmış, onun da umudunu öldürmüşler. Bana ne olacağını o kadar umursamıyorum ki. İntihar etmeyeceğim tabi ki, zira ben yokum ki, kimi öldüreceğim? Zaten kendimi bulmak için çıkıyorum bu yola, bulamadan da o “kendim” in ölmesini istemiyorum.