Oturduğum kafede sıcacık çayımı yudumlarken çalan fransızca şarkı yüreğime işliyor, beni alıp başka diyarlara götürüyor. Sadece hayallerimde gittiğim çok uzak şehirlere. Yanıp sönen ışıklara bakarken bir kez daha mutlulukla gülümsüyorum. Sonra başımı oturduğum koltuğa yaslayıp gözlerimi kapatıyor ve şehrin seslerini dinliyorum. Bu koca şehri bırakıp gitmek mümkün mü diye düşünürken buluyorum kendimi. Martılarını, sokak simitçilerini, balık ekmek kokularını çocukluğunun geçtiği bu şehri arkasında bırakıp gidemiyor insan. Binlerce kez aklından geçirsede her seferinde bir bahane buluyor kendisine kalmak için. Kolay değil bir ömür yaşadığın kenti terk edip uzaklara gitmek. Belki de bırakıp gitsen, bu şehir arkandan gelecek…. Kim bilir?