O zamanlar lise dönemindeyim, her zamanki gibi sabah karanlığında kalktım okula gideceğim. Yüzümü yıkadım, üstümü değiştirdim, çıktım yola. Okula az bir yol kalmıştı, yolda da düşünüyorum “Ulan bir eksiklik var, bir şeyler ters gidiyor, normal değil yani. Neyse.” dedim. Biraz daha yürüdükten sonra okula vardım. Bendeki eksik ne? Boş ver dedim ama aklımda yani. Girdik sınıfa neyse. Arkadaşlarla sohbet, geyik. Sınıftaki herkes ikişer üçerli gruplara ayrılmış sohbet ediyor. Göt kadar sınıfta 35 kişinin aynı anda konuştuğu, ağır bir uğultunun hakim olduğu, içimizden biri “Ben ölüyorum” diye bağırsa duyamayacağımız bir gürültü ve umursamazlık içindeyiz.
Neyse zil çaldı (onu duyduk). Bir baktım en önde inek bir abla maket falan bir şeyler yapmış bekliyor sırasında. Dedim olum bu ne? “Ödeeev” dedi arkadaşlar. Hani sen geçen ay gelemedin ya okula bir hafta. O hafta hoca proje verdi, gruplara ayrıldık. Biz de Gülcan’ı aldık gruba sen olmayınca. LAN! Sınıfta kimsenin grubuna almadığı öğretmenim ödev vardı diyen kız benim grubumda benim yerimi mi doldurdu yani? O zamanlar çok önemli bir konuydu bu benim için. Şimdi mi söylüyorsunuz olum dedim, yazıklar olsun. Bu tarihçi beni tahtaya asar ibret olsun diye derste, arada bir gelip geçtikçe beni döver. Nasıl kurtulurum ben sadece bunu düşünüyorum. Ödevi yapmadım, haberim bile yok. Hocam söylemediler bilmiyordum desem. Niye sormadın der döver. Hocam unuttum desem “kendini de unutsaydın” der döver. Yapmadım desem öz güvenimden dolayı tebrik eder, yine döver. Dedim en iyisi kaçmak. Tamam da zil çaldı adam geliyor. Ne yapayım ne edeyim, kafayı yemek üzereyim. Günün ilk dersi hiç dayak yiyecek havamda değilim. Genelde çözüm odaklıyımdır. “Neden böyle oldu” ya girecek vaktim yok. Arkadaşlara sonra kayarım deyip çözümü düşünürken çözümü buldum. Buldum lan dayak yemiyorum ollley diye sevinip plana başladım.
Hoca gelmeden yapmam lazım. Direk sınıftan dışarı koştum, koşarken de Gülcan’a hoca sorarsa tuvalete gitti dersin dedim. Bekledim koridorun başında biraz. Allah’tan hoca geç kalmış. Yoksa sıçtığımın resmidir. Baktım hoca koridorun başında, geliyor. Yavrusunu kartal kapmış Fatma Girik kadar hırsla koşturdum sınıfa. Gülcan dedim. Kapıdaki nöbetçi seni çağırıyor, biri gelmiş, seni soruyormuş. O zamanlar okulun kapısına güvenlik koymazlar yerine her gün bir öğrenci geçerdi. O günü beleş güvenlikle kapatmış olurdu yönetim de. Gülcan da inek ya, bir şey oldu sanıp koşturdu dışarı. Ben direk aldım maketi, hoca girer girmez Yusuf gel buraya dedi. Allah allah ne oldu ya derken. Bu kadar insan eşek mi niye ödevini yapmadın dedi. Nasıl ya dedim içimden, nereden haberi oldu ki bunun. Derken… son çırpınışlarımı sergileyip hocam ben yaptım ama dedim. Nasıl yani dedi. Şaşırdı lan adam. Harbi mi, yaptın mi dedi. Hocam ne sandınız. Hemde sınıfın en güzel projesi dedim. ama haberim yok ki konu ne? O maket ne maketi. “İyi hadi yapın sunumunuzu, ilk size bakacağım. Bugün büyük gün, Yusuf ödev yapmış” dedi. Ben hocaya hava atıcam, yüzünü kara çıkaracağım ya. Bizimkilere doğru bir yürüyüşüm var sanırsın Muhammed Ali’ yi tak yumrukla nakavt etmişim. İkinci adımımı attığım an da maket dikkatimi çekti. Bu, geçen hafta İş Teknik dersinde yaptığımız maket evlere ne kadar benziyor, benimki de bunun aynısı neredeyse diye düşünürken Bir baktım diğer masalarda da var aynından.
Allaaaahhh, İş Teknik dersinin maketi bu, tarihle alakası yok. Ulan ev maketinin nasıl alakası olsun zaten tarihle. Gece 4 e kadar uyumadan yapıp yetiştirdiğin maketi getirmeyi unutmuşum. Lan ders tarih, maketi alıp gitsem hoca döver. Neyse bizimkiler kalktı tahtaya, Gülcan’ı sattık. Ulan sanki eve gönderdim kızı bendeki rahatlığa bak. Kız aşağı indi, bir şey olmadığını öğrenip geri geldi. Bizim ekip tahtada. Ne anlatalım diye bizimkilere bakıyorum, anlatın diyorum. Onlarda diyor ki Gülcan anlatacaktı biz de bilmiyoruz. Gülcan geldi “Yusuf ne oldu ya, kimse yokmuşşş” dedi. Sonra ne oluyor? Sen bizim ekipte değildin dedi. Piç gibi ortada kaldım. Ulan ben hiçbir grupta yokum ki. Neyse sonuç olarak yedim dayağı oturdum. İş teknik dersi de ayrı vukuat. Onu da sonra anlatırım.