in ,

Aynı Gökyüzündeki Farklı Bulutlar

İnsan en çok kendine zarar verir, en çok kendini yaralar. Sanar ki; bir başkası bu hale getirdi. Yaşamımızın tüm süreçlerinde ufacıkta olsa payımız vardır ama bunu kabullenmeyip, başkalarına suç atıp, onları lekelemekte üstümüze yoktur. Hayatımızın her evresini zorlaştırmak adına yaptıklarımızı, bir çiçeği sulamakla ya da bir hayvanı sahiplenmekle doldursaydık, huzuru bulurduk. Bir başkasını eleştirip, suçlu bulmak yerine önce kendimize aynada baksaydık iyileşirdik. Bizler sevgilerini, acılarını, üzüntülerini, mutluluklarını vb. şeyleri çevremize o kadar yayıp yaşıyoruz ki gerçekleri göremediğimiz gibi, kendimizi kandırıyoruz. Ne güzel flörtler, ne yalansız arkadaşlıklar, ne huzurlu işler, ne de verimli dakikalar yaşayabiliyoruz. Sevmek nedir sevilmek nedir bilmeden, kalpler kırıyoruz. Okumadan, dinlemeden biliyoruz sanıyoruz. Parayla, itibarla cahil olunmaz sanıyoruz. O beni sevmezse bir başkası sever diyerek insan harcıyoruz. Sokakta ki insanlara, hayvanlara sırt çeviriyoruz. Ve buna yaşamak(!) diyoruz. Yaşamak dediğin insana huzur vermeli, mutlu etmeli. Huzuru, mutluluğu yalanlarla örtmemeli. Neyi seviyorsak arkasında durmalı, gerçekten sevmeli. Bilerek, isteyerek, doya doya..

At gözlüklerimizi çıkarıp, tüm güzellikleri kapımızı açmalıyız. Bu güzellikler acı tecrübeler sunsada, bizi üzsede, sevindirse de yaşamalıyız. Kimi zaman dost kazığı yiyerek, kimi zaman sevgilinin aldattığını öğrenerek, kimi zaman bir hayvan sahiplenerek, kimi zaman bir çocuğu güldürerek..

Hepimiz farklı biçimler almış, aynı gökyüzünde ki bulutlarız. İyisiyle, kötüsüyle bir benliğiz. Zarar vermekte fayda sağlamakta bizim elimizde. Bir sokak hayvanını beslemek ya da onu tekmelemek bizim vicdanımızda. Yani hayatımızın kontrolü bu kadar elimizde olup, bu kadar acı çekmek ve çektirmek bizi “insan” yapan. “İnsan” bir kelimedir. Önemli olan “İnsan olabilmektir.”

Kendimizle alakalı her şeyi isteyerek ve arkasında durarak yaşamalıyız. Acımızı bir başkasına merhem olarak, sevgisizliğimizi bir başkasına yuva olarak, isyanımızı zamana yayarak hayatta kalmalıyız. Zamanı kendi lehimize çevirip, insanlara, olaylara üstten değil aynı noktadan bakmalıyız. Kıyaslamalarla, intikamlarla, kıskançlıklarla karanlığı kucaklamak yerine sevgiyle, saygıyla, dürüstlükle ışığa ulaşmalıyız. İnsan olmalıyız bu hayatta. Kendimizi yaralayarak, kızarak, ağlayarak, gülerek…

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zaman

Metal, Zeytin ve Robotlar